7 Ekim 2025 Salı

Yabanıl Toplumda Onur, Modern Toplumda Açlık: Malinowski’den Günümüz Türkiye’sine Bir Sosyolojik Bakış

 

Bronislaw Malinowski, Yabanıl Toplumda Suç ve Gelenek adlı eserinde Trobriand yerlilerinin gündelik hayatına ilişkin yaptığı gözlemlerle, modern toplumlarda sıkça iddia edilen “ilkel toplum = ahlâksız toplum” tezini temelden sarsar. Malinowski’ye göre, bu toplumlarda suç, yalnızca bir yasa ihlâli olmayıp, toplumsal onur ve itibarın ihlâli olarak algılanır. Hırsızlık, yalan, bencillik gibi davranışlar, Batı hukukundaki biçimsel düzenlemelerden çok daha derin bir toplumsal vicdan mekanizması tarafından cezalandırılır. “Bir Trobriandlı için yiyeceksiz kalmak, yiyeceğe gereksinim duymak, yiyecek dilenmekten daha büyük bir onursuzluk yoktur” der Malinowski; çünkü bu, hem kişinin kendi üretkenliğini hem de topluluğun dayanışma ahlâkını kaybetmesi anlamına gelir[1].

 

Trobriand toplumunda “hırsızlık” iki kavramla sınıflandırılır: kwapatu (kişisel eşyaların çalınması) ve yayla’u (yiyecek ya da tarım ürünlerinin çalınması). İlki, malın sahibine karşı bir saygısızlık olarak görülse de, ikincisi, yani yiyecek hırsızlığı, “onur kırıcı, alçakça bir eylem” olarak tanımlanır. Çünkü bu toplumda, kimsenin aç kalmasına izin verilmez; bir kimsenin yiyecek bulamaması, toplumun bütün fertleri adına bir utançtır; “Bir kimsenin yiyecek çalacak kadar çaresiz durumda olduğunu, davranışıyla, yani çalarak itiraf etmesi, aklın hayâlin alabileceği en büyük utanç kaynağıdır[2].  Bu nedenle, açlığın kendisi değil, başkasını aç bırakmak en büyük ahlâkī suçtur.

 

Bu tablo, modern toplumların “medeniyet” iddialarını sorgulatan bir ayna işlevi görür. Bugün Türkiye gibi ülkelerde milyonlarca insanın “açlık sınırının” altında yaşaması, sadece ekonomik bir sorun olmayıp, ahlâkī bir çöküştür. Zira, Trobriandlı bir “yabanıl”ın dahi en büyük utanç saydığı açlık, modern ulus-devlet sistemlerinde yönetim erkini elinde bulunduranların politik bir aracı haline gelmiştir. Toplumsal onur, yerini yönetilenlerin sabrına, sessizliğine ve “şükür” söylemiyle meşrûlaştırılan yoksulluğa bırakmıştır.

 

Malinowski, gözlemlerinde hırsızlık yapanların çoğunlukla “zekâları gelişmemiş, irâdesiz kişiler, toplumun dışladığı insanlar ya da erginleşememiş gençler” olduğunu belirtir. Bu, suçu bireysel ahlâk eksikliğine bağlayan bir tespit gibi görünse de, aslında topluluğun vicdanını ve dayanışma ağını yansıtır: hırsızlık, topluluk bilincinden kopmanın göstergesidir. Ancak modern toplumlarda tablo tersine dönmüştür; hırsızlık artık “güç sahiplerinin kurumsallaştırdığı bir eylem” hâline gelmiştir. Kamusal kaynakların yağmalanması, rüşvet, rant ve nepotizm gibi yapısal yozlaşma biçimleri, bireysel değil, kurumsal aklın ürünü olarak meşrûlaştırılmaktadır.

 

Bu noktada modern toplum, etik olarak “ilkel” olandan daha aşağı bir düzleme düşer. Çünkü Trobriandlı için hırsızlık, kişisel eksiklik ve utanç kaynağıdır, ama modern toplumlarda hırsızlık; “statü” ve “iktidar” göstergesidir. İlkel toplumun suçlusu dışlanır; modern toplumun hırsızı ise korunur, ödüllendirilir, hatta kutsanır. Böylece toplumsal ahlâkın yerini siyasal pragmatizm, dayanışmanın yerini ise çıkar ilişkisi alır.

 

Trobriandlı bir “yabanıl”ın gözünden bugünün metropollerine bakıldığında, asıl “barbar”lığın kimde olduğu sorusu kaçınılmaz hâle gelir. Antropolojik anlamda “ilkel” sayılan toplumlarda insanın “onur”u, açlık karşısında bile korunurken; “uygar” sayılan toplumlarda açlık; “iktidarın sürdürülebilirliğinin aracı” yapılmıştır. Bu durum, Malinowski’nin antropolojik gözlemlerini aşarak, çağdaş toplumların vicdan haritasına yöneltilmiş bir ahlâkī eleştiriye dönüşür.

 

Sonuç olarak; Malinowski’nin Trobriand gözlemleri bize şunu öğretir: Ahlâk, yasa metinlerinden önce gelir; onur, refah seviyesinden bağımsızdır. Toplumun gerçek uygarlık ölçüsü, teknolojik ya da kurumsal ilerlemesiyle değil, aç olanın onurunu nasıl koruduğuyla belirlenir. Eğer bir ülkede açlık sıradan, yolsuzluk olağan, hırsızlık ise iktidar biçimi haline geldiyse; o toplumda “medeniyet”, yalnızca bir vitrinden ibarettir. Asıl ilkel, belki de artık modern olandır.

 

 

 



[1] Bronislaw Malinowski, Yabanıl Toplumda Suç ve Gelenek, (Müt. Şemsa Yeğin), İstanbul 2016, s. 117-118.

[2] Malinowski, a.g.e., s. 118.

A1

 deneme